Hanım mütefekkirlerimiz
sıralamasında açık ara ile zirveye yerleşmiş bulunan Merhume Sâmiha Ayverdi
Hanımefendi, 27 Nisan 1968 târihinde Türk Muallimler Birliği’nin tertip ettiği
İkinci Dil Kongresi’nde yaptığı açış konuşmasına şu cümle ile başlıyor:
“Bugün Türk münevveri;
fikrî, içtimâî, iktisâdî dağ dağ önüne yığılmış meseleleri arasından niyet
çeker gibi, herhangi birini alırken; önüne getirilen ve âdetâ ‘Beni atlayıp
nereye böyle?’ diye feryat ederek kendisini öne süren bir millî dâvâ ile karşı
karşıya gelmektedir: Türkçe…”
Aradan 52 yıl geçti.
Türkçe yine bir numaralı millî dâvâmızdır.
Selânik’te yayınlanan
11 Nisan 1911 târihli Genç Kalemler Mecmuâsı’ndaki ‘Yeni Lisan’ başlıklı
makaleyi hatırlayanlar, süreyi 109 yıl olarak kabul ederler. Meselenin kökünün
daha eskilerde olduğunu idia ve ispat etmek de mümkündür.
Yuvarlak hesap 100
yıldır Türkçe meselemizin halledilememiş olmasının elbette sorumluları vardır
ve bilinmektedir. Şahıslar ve kurumlar olarak herkes tarafından bilinmesinde
fayda vardır. Sorgulamak için değil, muâheze etmek için hiç değil…
Doğru yapanları
belirleyip onları örnek alarak, yanlış yapanların yaptıklarından kaçınmak
suretiyle Türkçemizi aslî çizgisine yaklaştırmak, hatâlardan arındırmak, doğru
ve güzel Türkçeyi daha geniş kütlelere tanıtmak ve sevdirmek için…
Buna mecburuz.
İnsan toplulukları iken
bizi Türk milleti hâline getiren dilimiz Türkçedir. Dilimiz aslından
uzaklaşırsa, bir başka ifâde ile silinir yok olursa, Türk milleti de dağılır,
insan kalabalıkları hâline dönüşür.
Tehlike vahim değil,
çok vahimdir. Beka meselesidir.
Elinizdeki kitapta
tehlikeler ve çözüm yolları, akıl sâhiplerini ikna edecek şekilde misaller ve
delillerle açıklanmaktadır.